2024/05/11

Georges Perec ve Kayboluş

Bu aralar izlediğim ve müthiş etkilendiğim KULÜP dizisi ve başrol oyuncusu Matilda'nın etkisiyle olsa gerek, 1960'larda ortaya çıkan önemli bir Fransız yazar olan Georges Perec (1936-1982) ile bir şekilde karşılaştım. 

Polonya Yahudilerinden bir aileye mensup olan Perec, İkinci Dünya Savaşı'nda babasını, Auschwitz kamplarında da annesini kaybetmiş. 1969'da yazdığı "A Void" olarak tercüme edilen ''La Disparition'' romanıyla tanınıyor. 

''Kayboluş'' anlamı taşıyan bu romanda ''e'' harfinin hiç kullanılmadan yazılmış olmasının Yahudi soykırımının mecaz anlatımı olarak okunabileceği söyleniyor.
Perec “Siz koskoca bir milleti yok etmeye çalıştınızsa, karşılık olarak ben de alfabeden bir harfi yok edeceğim” şeklinde bir eylemde, daha doğrusu bir başkaldırıda bulunmuş. Gerek ailesinin ölümü, gerek Yahudi toplumunun yok edilmek istenmesiyle insanlığın ne büyük bir yoksunluk içinde olduğunu duyumsatmak isteği ile. 

Özet olarak; 300 sayfalık koskoca romanda tek bir ''e'' harfi bile geçmemesinin karşılığı aslında anne ve babasının ''kayboluş''una ithafen bir metafor. Ve dahası bu kitabın çevirmeni Cemal Yardımcı da kitabı Türkçeye çevirirken tek bir ''e'' harfi bile kullanmamış. Demiş ki: “Fransızca bir eserde ''e'' kullanmamaya karar verdiğinizde kelime dağarcığınız yüzde 30-40 daralır. Türkçede ise bu oran dörtte bire iner.” Aman Tanrım, yok böyle bir şey! 
Dahası da var. Perec kitapta ''e'' harfi geçmediğini kimse fark etmeyince durumu açıklamak zorunda kalmış.

Romanın yapısında Perec'in bağlı olduğu Ouvoir de littérature potentielle "potansiyel edebiyat atölyesi" yani Oulipo grubunun ruhuna uygun olarak, oyunlar, bilmeceler ve kelime oyunlarından ilham alan bir şakacılık etkisi barındırdığı ve içeriği belirlediği söyleniyor. 

Oulipo grubu 1960 yılında Raymond Queneau ve François Le Lionnais tarafından kurulmuş. Söz konusu yapı, matematikle edebiyatı bir araya getirip çeşitli deneysel eserler veriyor, biçimsel yenilikler getiriyor. Halen devam eden bir grup. Hatta, ülkemizdeki yazarlardan Enis Batur da yakından ilgileniyor.

2024/05/08

Seramik Sergisi: Evvel Zamanlar

Seramik Müzesi'nde 19 Nisan-28 Haziran tarihleri arasında açık kalacak olan sıra dışı ve oldukça etkileyici bir sergiyi ziyaret ettim. Serginin sahibi ''kavramsal ve politik'' içerikli eserleriyle tanınan Elif Aydoğdu Ağatekin. 

Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Seramik ve Cam Tasarımı Bölümü'nde profesör olan ve seramik öyküsü 28 yıldır devam eden Ağatekin'in kendi yaşamı ve ülkesinde yaşananlar üzerinden kronolojik bir akışla anlattığı sergisinin adı “Evvel Zamanlar”.  

Yedi kişisel sergi açmış olan ve biçimlendirdiği seramiklerde farklı yöntemler kullanan Ağatekin ''buluntu, yadigâr, kırık, eski, satın alınmış ya da endüstriyel atıklar'' kullanarak oluşturduğu eserleriyle yurt içi ve yurt dışında pek çok etkinliğe katılan, farklı müze, özel ve kamu koleksiyonlarına eserleri kabul edilen bir sanatçı. Aynı zamanda Türk Seramik Derneği ve merkezi İsviçre-Cenevre’de bulunan Uluslararası Seramik Akademisi (IAC) üyesi. 
Sanatçının geçmişte kalan sosyal yaşanmışlıkları kendine özgü tarzı ve kendi pencerinden bakış açısıyla yorumladığı birbirinden değerli eserlerden bazıları:

2024/05/04

Kruvaziyer Yolcu Gemilerinde Artış

Kruvaziyer gemiler. Seyahat programları olan, yani yüzerek dünyayı gezdiren lüks oteller... 

Bünyelerinde dans, fitness, havuz, jakuzi, sinema, spor salonu kullanımı dahil pek çok aktivite, eğlence ve yeme-içme seçenekleri barındıran, yüksek hizmet standartları ile turistik amaçlı olarak çalışan yolcu gemileri. Onlarla seyahat etmeyi kim istemez ki? 
Ulaştırma Bakanımız Abdülkadir Uraloğlu, geçen yıl limanlara uğrayan kruvaziyer gemi sayısında önceki yıllara göre % 20 artış olduğunu, kruvaziyer yolcu sayısının ise geçen yıla göre yüzde 52,6 artış ile 1 milyon 542 bin 522 yolcu olduğunu belirtip, "2023 yılı en fazla kruvaziyer gemi uğrak sayısı''nın 531 adet kruvaziyer gemi ile Kuşadası limanı olduğunu söylemiş, bu yıl hedefin 2 milyon yolcu olduğunu ifade etmişti. 

Söz konusu gemilerin Kuşadası limanından sonra ikinci uğrak yerleri kentimiz oluyor ve bu yıl neredeyse iğne atsan yere düşmüyor gerçekten.

2024/05/01

Bayram Tatilinde Ankara'dan Kareler

Bahçelievler-Emek, özellikle 7. Cadde en sevdiğim.

Milli Kütüphane civarı. Hemen yakınlarında Arı Stüdyosu. Sol tarafa dönüldüğünde nostalji rüzgârları esen harika bir yol. O yoldan Anıtkabir'e yürüyerek gidebilmenin verdiği doyumsuz mutluluk.

2024/04/26

Kuğulu Park'taki O Ağaç - 2

Ankara'da eskiden olduğu gibi Kızılay'da gezmek ya da alışveriş etmek pek mümkün değil artık. Buna bizzat şahit oldum. Bir kere son derece kalabalıktı ve insan manzaraları çok değişikti. 

Görüntü olarak en bariz özellik statü düşüklüğü, Arap kökenli insanların çoğunluğu. Görmek istediğime pişman oldum doğrusu. Atatürk Caddesi üzerinden karşı hatta geçtik hemen. 

Neyse ki Tunalı Hilmi Caddesi eskisi gibiydi. Orada biraz alışveriş ettikten sonra Kuğulu Park'ın girişi dikkatimi çekti. Tunalı Hilmi Bey'in heykeli vardı ön kısımda. İçeriyi de görme isteğiyle doldum o yüzden. Epey ileriden bakıldığında dahi Gökçek zamanının bakımsız parkından eser yoktu. Onca yıl sonra banklarda artık biraz oturup dinlenmek ve kuğuları seyretmek iyi gelecekti. 

İyi ki de öyle düşünmüşüm. Kuğulu Park'ta şahit olduğum hayatımın en ilginç anılarından birini aktarmak istiyorum şimdi buraya.

2024/04/25

Bohem Çantalarla Özgürlük

Paris'in bohem bölgelerindeki başlangıcından yüksek moda podyumlarını süsleyene kadar, bohem (boho) çanta zamana meydan okudu. 

Bir boho klasiği olarak 1970'lerde ortaya çıkan ve adına heybe denen çapraz tarz kısa sürede bohem stille eş anlamlı hale geldi. 
Heybe, genelde karmaşık dikişler, kilim desenleri ya da süslemelerle bezenmiş kendine özgü şekliyle boho şıklığının mükemmel biçimde yansımasıydı. Elleri serbest bırakan işleviyle zamanının rahat yolculuk tutkusundan ilham alan modasını kusursuz bir şekilde tamamladı. 

Bir zamanlar belirli kültürel kesimlerle sınırlı olan boho çanta, sınırları aştı ve küresel bir fenomen haline geldi. Dünyanın farklı köşelerinden insanlar, benzersiz kumaşlar, desenler ve işçiliklerle kendi kültürel miraslarını boho çanta tasarımlarına aktardılar. Böylece boho çanta Fas deri puflarından Hint işlemeli askılı çantalara kadar küresel yaratıcılığın zenginliğini kutlayan çok kültürlü bir mozaiğe dönüştü. 

Gerek 1960'ların hippilerinin omuzlarından sallanan gerek modern trend belirleyicilerin kollarını süsleyen boho çanta, sanatsal özgürlük, kültürel takdir ve bohem tarza ait büyünün sembolü olmaya devam ediyor.

2024/04/22

Tekirdağlı Kunduracıdan Dr. Barnard'a Jest

İnsandan insana ilk kalp naklini gerçekleştiren Güney Afrikalı bu karizmatik cerrahı tanımayan, ismini bilmeyen?

Dr. Christiaan Barnard 3 Aralık 1967'de dünya tarihindeki ilk kalp naklini gerçekleştirdikten sonra tanınmış bir kalp cerrahı olmuş, tıp tarihinde öne çıkmıştı. İsmi halen dünya çapında şöhret statüsüne ulaşmış tek Güney Afrikalı bilim adamı olarak geçiyor. 

Bu tarihi ameliyatla bir kişinin kalbinin bir başkasının göğsünde atabileceği fikrinin kamuoyunda yarattığı hayranlık hayal güçlerine de yansımaya başlamış, hatta 20. yüzyıl tarihçileri tarafından sosyal ve bilimsel açıdan 1969'daki aya ilk inişle eşit önemde olduğu söylenmişti. 

Barnard'ın ünlü statüsü, karizmasının, medya yeteneğinin ve çocuksu yakışıklılığının benzersiz karışımıyla daha da arttı. Sonraki yıllarda da yüksek profilli özel hayatıyla, kraliyet ailesi ve dünya liderleriyle halka açık ilişkilerinin yanı sıra modeller, film yıldızları flörtleri girdi devreye. 

Hayatının geri kalanı boyunca ikonik bir halk figürü olarak kaldı, ancak aynı zamanda dünya çapında doğuştan kalp hastalığı olan çocuklara yönelik birçok başarılı ameliyat da dahil olmak üzere kalp cerrahı olarak öncü çalışmalar yapmaya devam etti.

Bir trafik kazasında beyni hasar gördüğünden ölmek üzere olan 24 yaşındaki Denise'in sağlıklı kalbi Dr. Barnard tarafından 1967 yılının 2 Aralık'ını 3 Aralık'a bağlayan gece 53 yaşındaki bakkal Louis Washkansky'e nakledildi ve tam 18 gün boyunca onun göğsünde attı. Ancak Washkansky, yeni kalbinin reddedilmesini baskılayan ilaçların neden olduğu zatürreden öldü. 

Barnard 2 Ocak 1968'de ikinci kalp naklini gerçekleştirdi. Alıcı, 58 yaşındaki emekli diş hekimi Philip Blaiberg, donör ise 24 yaşındaki felç kurbanı siyahi Clive Haupt idi. Güney Afrika'da siyahi bir adamın kalbinin beyaz bir adama nakledilmesi ırksal tartışmalara yol açsa da Blaiberg'i 18 ay boyunca hayatta tuttu. Barnard'ın altıncı nakil hastası Dirk Van Zyl 23 yıl hayatta kaldı. Aralık 1967 - Kasım 1974 arası Groote Schuur Hastanesi'nde 10 kalp naklinin yanı sıra kalp ve akciğer nakli gerçekleştirildi.

2024/04/17

ODTÜ'yü Özleyenlere...

Ankara'ya gidip de ODTÜ'ye uğramadan olur mu? Fazla vaktimiz olmadığından kampüste 1 saat kadar kaldık; ama ilaç gibi geldi. Çektiğim fotoğrafları buraya hatıra olarak sabitleyeyim o zaman. Ağacın güzelliğine güzellik katan marteniçkalara bakar mısınız? 

Bahar çiçekleriyle bezeli ağaçların kokusu baş döndürücüydü.